GENÇ ALEVİLER
  İmam Hasan'ın Oğlu Abdullah'ın Savaşı
 

Abdullah b. Hasan'ın Şahadeti

İmam Hasan’ın henüz ergenlik çağına girmemiş olan oğlu Abdullah, çadırından çıkıp İmam Hüseyin'in yanına koştu. Hz. Zeyneb onu korumak için atıldı, fakat Abdullah geri dönmekten sakındı ve şöyle dedi:

 "Ant olsun Al­lah'a, amcamdan ayrılmayacağım!"

 

Bu esnada Ebher b. Ka'b (l.a), bir rivayete göre de Hermele b. Kahil (l.a) kılıcını Hüseyin'e savurdu. Abdullah, "Yazıklar olsun sana ey haramzade, amcamı öldürmek mi istiyorsun?" dedi ve inmek­te olan kılıca kolunu siper etti. Abdullah'ın kolu kesildi ve "Vay anam!" diye bağırdı. İmam, Ab­dullah'ı kucaklayıp bağrına bastı ve buyurdu:

 

“Ey kardeşimin oğlu, bu musibete dayan ve Allah'tan hayır dile! Çünkü Allah seni salih babalarına kavuşturacaktır.”

 

Hermele b. Kabil bir ok atarak Abdullah'ı, am­cası Hüseyin'in kucağında katletti. Bu olay­dan sonra Şimr b. Zi'1-Cuşen (1.a) çadırlara saldı­rarak mızrağıyla çadırları deldi ve dedi: "Ateş ge­tirin, çadırları içindekilerle birlikte yakacağım!"

İmam Hüseyin buyurdu:

“Ey Zi'1-Cuşen'in oğlu, ehlibeytimi yak­mak için mi ateş istiyorsun? Allah da seni cehennem ateşiyle yaksın!”

 

Şebs müdahale edip bu işinden dolayı Şimr'i azarladı. Şimr utanıp vazgeçti.

 

İmam Hüseyin (a.) -çadırlara doğru- buyurdu:

 

“Elbisemin altından giymem için kimse­nin rağbet etmeyeceği bir elbise getirin ki bedenim çıplak kalmasın!”

Küçük ve dar bir elbise getirdiler. İmam Hü­seyin dedi:

“Ben bunu giymem. Çünkü bu, aşağılık insanların giysisidir.”

 

Eski bir elbise aldı ve parçalayıp elbisesinin al­tından giydi. Yemen kumaşından bir elbise daha istedi ve onu da parçalayarak giydi. İmam, şaha­detinden sonrasını düşünerek üstünden çıkar­mamaları için elbiseyi parçalayarak giymişti.

İmam Hüseyin'in şahadetinden sonra Ebher b. Ka'b (l.a) gelip o elbiseyi İmam'ın üstünden çıkardı. Ka'b yaptığının cezasını sonra­ları gördü. Yaz mevsiminde her iki kolu da kuru çubuk gibi kuruyor ve kış olduğunda ise normal hâline dövüyordu. Bu defa da sürekli olarak kol­larından irin ve kan akıyordu. Ölünceye kadar böyle yaşadı.

Rivayet şöyledir:

Her taraftan fırlatılan düş­man okları İmam Hüseyin'in bedenine sap­lanmıştı. Salih b. Vahab b. Mezenî (1.a), gücünü tümüyle kaybeden İmam'a yaklaşarak elindeki mızrağı göğsüne sapladı. İmam atının üs­tünde duramayıp sağ tarafından yüz üstü yere düştü. İmam Hüseyin  "Bismillahi ve billahi ve ala milleti Resulillah!" diyordu. İmam Hüseyin gücünü toplayıp yerden kalkmıştı ki Hz. Zeyneb çadırdan dışarı çıkıp durumu gö­rünce şöyle diyordu:

 

 "Vay kardeşim, vay efen­dim, vay ehlibeytim! Keşke gökyüzü yerle yek­san olsaydı! Keşke dağlar paramparça olup yere serilseydi!"

Bu sırada şimr (l.a), orduya bağırarak "Ne bekliyorsunuz? Neden Hüseyin'in işini bitirmi­yorsunuz?" dedi.

Ordu her taraftan hücuma geçti. Zer'a b. Şefik (l.a), İmam'ın sol omzuna bir kılıç indirdi. İmam da kılıcını ona saplayarak öldürdü. Başka biri, kı­lıçla İmam'ı sırtından vurdu ve İmam yüz üstü yere düştü. Buna rağmen kalkmak istiyor ama bitkinliğinden kalkamıyordu.

Senan b. Enes-i Nehaî (l.a), mızrağını önce İmam'ın boğazına sonra da göğsüne sapladı. Bu­nun ardından da İmam'ın boğazına nişan alarak bir ok attı.

İmam Hüseyin, okun boğazına isabet et­mesiyle yere yığıldı. Kısa bir süre sonra kalkıp oturdu ve boğazındaki oku çıkardı. Her iki elini akan kanın altında tuttu. Ellerinde toplanan kanı başına ve yüzüne akıttı ve şöyle buyurdu:

“Hakkım gasp edilmiş ve kanıma belenmiş bir hâlde Allah'ın huzuruna çıkacağım!”

Ömer b. Sa'd (l.a), sağında duran birine, "Ya­zıklar olsun sana! İn ve Hüseyin'i rahatlat!" dedi.

 

Havli b. Yezid-i Esbahî (l.a), İmam'ın başını kesmek istedi, ama bedenine bir titreme düştü ve geri döndü.

Senan b. Enes-i Nehaî (l.a) atından inerek kılı­cını İmam'ın boğazına indirirken şöyle dedi:

 "Ant olsun, senin başını bedeninden ayıracağım ve şunu da biliyorum ki sen hem Peygamber ev­lâdı, hem de anne ve baba yönünden herkesten üstünsün!"

 

Sonra da başını bedeninden ayırdı. Bu hususta bir şair şöyle demiş:

 

Hangi musibet Hüseyin'in musibetiyle kıyaslanabilir.

 

O gün Senan b. Enes'in cinayetkâr ve habis elleri, Hüseyin'i öldürüp başını be­deninden ayırdı.

 

Ebu Muhammed b. Hasan Taresî "Maalim'ud­din" kitabında İmam Cafer Sadık'tan şöyle rivayet eder:

Hüseyin'in öldürüldüğü gün melek­ler haykırırcasına, 'Allah'ımız! Bu öldürü­len, senin seçkin kulun ve Peygamber'inin kızının oğlu Hüseyin'dir!' dediler. Yüce Al­lah, -on ikinci imam- Hz. Mehdihin yüzünü onlara göstererek, 'Hüseyin'in intikamını, bunun eliyle alacağım!' buyurdu.

 

Tarihte bildirildiğine göre Muhtar b. Ebu Ubeyde-i Sakafî, Senan b. Enes'i (l.a) yakalayıp parmaklarını boğum boğum, sonra el ve ayakla­rını kesip büyük bir kazanı zeytinyağıyla doldu­rarak kaynattı. Sonra da onu kazana attı ve öyle öldürdü.

 

İmam Hüseyin'in şehit edildiği günü an­latan şahıs şöyle devam etmektedir: Aniden ka­ranlık ve katı bir toz kütlesi gökyüzünü kapladı. Etraf karardı, kızıl bir yel esti ve gözler hiçbir şeyi görmez oldu. Bir ara Ziyad'ın ordusu azap indi­ğini sandı. Bu durum bir süre devam etti ve sonra hava aydınlanmaya başladı.
Naklen:http://konusankuran.tr.gg/Kerbela-Sava%26%23351%3B%26%23305%3B.htm

 
  03.11.2009'dan beri 35196 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol