GENÇ ALEVİLER
  Alevi Şairleri Tanıyalım
 
Bu Bölümde Alevi Şairlerini Tanımaya Çalışacağız....


Abdal Musa Sultan

Abdal Mûsa Sultan, Anadolu’daki Alevî örgütlenmesini geliştiren, kurumsallaştıran, yüzlerce kişiye eğitim verip irşâd eden büyük önderlerden birisidir. Hacı Bektaş-ı Velî’nin manevî halifelerinden olup, yaşadığı dönemde ve sonraki dönemlerde Alevîler için bir gönül eri olmuştur. Öyle ki, “Onun payesi sultanlık, mertebesi ‘Abdallık’tır. Pir evindeki hizmet postu ise, ‘Ayakçı Postu’dur. Bu post Alevîlikteki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı '’Abdal Mûsa Sultan Postu’dur.” (www.kimkimdir.com
Hayatı hakkındaki bilgilerimizin çoğunluğu menkıbelere, velayetnâmelere ve bazı Osmanlı kaynaklarına dayanır. Velayetnâme-i Sultan Abdal Mûsa adlı eser, Onun hayatı ve kişiliği hakkında bizlere önemli bilgiler ve ipuçları vermektedir.

 

 Doğum Yeri ve Tarihi

Velayetnâmeye göre Abdal Mûsa, Genceli’de doğmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli, “Ey erenler, Genceli’de ay gibi doğan, adını Abdal Mûsa çağırtan… Beni isteyen orada bulsun” (Adil Ali ATALAY, Abdal Mûsa Sultan ve Velayetnâmesi, Can Yay., İst., 1990, s. 13)

 diyerek Abdal Mûsa daha doğmadan, Onun doğacağını haber vermiştir.

         Bununla birlikte, yine Velayetname’de Abdal Mûsa’ya ait bir şiirde “Biz Horasan mülkündeki boydanız”, “Neslimiz sorarsan asıl Hoy’danız” demektedir. Bu bilgilerin ışığında Abdal Mûsa’nın Genceli’de doğduğuna; fakat atalarının İran’ın Horasan bölgesinden olduğuna, buradan İran’ın Hoy kasabasına gelip yerleştiğine ve ardından Anadolu’ya geldiklerine hükmedebiliriz.

        Doğum tarihi net olmamakla birlikte, yine Vilayetname’de geçen “Hünkâr Hacı Bektaş vefât edince, Abdal Mûsa dünyaya geldi” cümlesine binaen Onun doğum yılını Hacı Bektaş-ı Veli’nin vefât yılı olarak öngörebiliriz. Hacı Bektaş-ı Velî’nin Osmanlı Devleti’nin kurulmasından kısa bir süre önce vefât ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda, Abdal Mûsa’nın da Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan (1299) kısa bir süre önce doğduğuna hükmetmek mümkündür.

Hele bir de Âşık Paşaoğlu (Nihal Atsız, Âşıkpaşaoğlu Tarihi, MEB Yay., İst., 1992, s. 165-166)

 ile Hoca Sadedin Efendi’nin (Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, 5/11, Kültür Bak. Yay., Ank., 1999, Haz.: İsmet PARMAKSIZOĞLU )

Abdal Mûsa ile ilgili olarak verdiği bilgilere dayanırsak, bu tarih kesinleşir. Çünkü Âşık Paşaoğlu, Abdal Mûsa’nın “Orhan devrinde gazalar ettiği”ni,  Hoca Sadedin Efendi ise “Orhan Gazi ile Bursa fethinde (1326)

 bile bulunduğu”nu yazar ki, bu dönemde Abdal Mûsa’nın genç yaşta olduğu muhakkaktır.

 

         Adı ve Mahlasları

Abdal Mûsa’nın (Kul Musa anlamına gelmektedir. M. U.) adı ile ilgili olarak kaynaklarda meşhur adı dışında başka bir isme rastlanmamıştır. O yüzden adının “Mûsa” olduğu kesinlik kazanır. “Abdal” (Kul ya da Köle) sıfatının ise o dönemde Alevîler arasında dervişler için kullanıldığı bilinmektedir.
Bir yerde ise kendisini “Köselen Mûsa” olarak tanıtmıştır. (Adil Ali ATALAY, Abdal Mûsa Sultan ve Velayetnâmesi, Can Yay., İst., 1990, s. 16) Ayrıca Kaygusuz Abdal Menkıbesinde "Kösre Mûsa" adıyla da anılır.

 

         Ailesi

Velayetname’de Abdal Mûsa’nın babasının adı “Hasan Gazi” olarak verilmekte ve annesinden yetim kaldığı yazılmaktadır. (Adil Ali ATALAY, Abdal Mûsa Sultan ve Velayetnâmesi, Can Yay., İst., 1990, s. 14) Hasan Gazi, Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğludur. Meftun bulunduğu türbede, kız kardeşinin mezarı da vardır.

            Evlenip-evlenmediği ve çocukları hakkında neredeyse bütün Alevî büyüklerinde olduğu gibi bir kayıt yoktur.

 

         Tahsili

Tahsili hakkında da bir kayıt yoktur. Ama tekke kurup, o tekkede eğitim ve irşâd faaliyetlerini sürdürmesi, bir çok önemli kişinin kendisine bağlı olması onun da iyi bir eğitim aldığını gösterir.

Gezdiği Yerler

Abdal Mûsa ile ilgili kaynaklar, Onun fazla gezdiğini söylemez. Onun yaşamı bütünü ile Anadolu’da geçmiştir. Sadece Osman Gazi ile gittiği gazaları, Bursa’nın fethini sayabiliriz. “Bazılarına göre, Abdal Mûsa Sultan; Bursa'nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde tekkesini kurmuştur.” (www.kimkimdir.com)

Bunun haricinde ise, eldeki kaynaklara dayanarak; Onun hayatının büyük bir bölümü bugünkü Antalya ilinin Elmalı ilçesi ve Tekke Köyü civarında geçmiştir, diyebiliriz.

 

         Vefât Tarihi

Vefât tarihi hakkında kesin bir kayıt yoktur. Fakat hayatından ve görüştüğü kişilerden uzun bir hayat yaşadığına kanaat getirebiliriz.

 

         Mezarı

Yaygın olan kanaat ve kabule göre; Abdal Mûsa Sultan, Antalya ilinin Elmalı ilçesi ve Tekke Köyü’nde meftundur.

Fakat Hoca Sadettin Efendi, Onun kabrinin Bursa’da olduğunu ve buranın o dönemde ünlü bir ziyaretgâh olduğunu yazar. (Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, 5/11, Kültür Bak. Yay., Ank., 1999, Haz.: İsmet PARMAKSIZOĞLU)

         Dili ve Sanatı

 

Abdal Mûsa Sultan, dönemindeki bütün Alevî ozanları gibi, arı bir Türkçe kullanmıştır. Günümüze fazla eserinin ulaşmamış, yahut kendisinin fazla ürün vermemiş olmaması onun ebedi kişiliği hakkında yorum yapmamızı güçleştirmektedir.

 

      Eserleri

Abdal Mûsa Sultan, edebi ve sanatkar kişiliğinden çok, örgütleyici ve eğitici yönü ile öne çıkar. Günümüze ulaşan eserleri dört tane şiirden ibarettir. (Mûsa SEYİRCİ, Abdal Mûsa Sultan, Der Yay., İst. 1991 s. 67-71

SEYİRCİ, beş tane şiir vermişse de buradaki bir şiirin Abdal Mûsa’ya ait olması mümkün değildir. Çünkü şiirde Balım Sultan’dan bahsedilmektedir ki, tarihsel açıdan Balım Sultan, Abdal Mûsa Sultan’dan sonra yaşamıştır ve bunların görüşmeleri, çağdaş olmaları mümkün değildir.)

Fakat başka şiirler de söylemiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Şiirlerinden Örnekler

1.

Kim ne bilür bizi nice soydanuz
Ne zerre ottan ne hod sudanuz

Bizim meftunumuz marifet söyler
Biz Horasan mülkündeki boydanuz

Yedi deniz bizim keşkülümüzde
Hacem umman ise biz de göldenüz

Hızır İlyas bizim yoldaşımızdır
Ne zerrece Günden ne de Aydanuz

Yedi tamu bize nevbehar oldu
Sekiz uçmak içindeki köydenüz

Bizim zahmımıza merhem bulunmaz
Biz kudret okuna gizli yaydanuz

Turda Mûsa durup münacat eyler
Neslimizi sorarsanız ''Hoy'' danuz

Ali geldi adım bahane
Güvercin donunda kondum cihana

Abdal Mûsa oldum geldim zemana
Arif anlar bizi nice sırdanuz.

2.

Muhammed Ali’nin kıldığı dâvâ

Yok meydanı değil, var meydânıdır

Muhammed kırklara niyaz eyledi

Ar meydânı değil, er meydânıdır.

 

Kırklar özün bir araya koydular

Anlar cenazesin susuz yudular

Deveyi gördün mü? Gördüm, dediler

Ört elin eteğin, sır meydânıdır.

 

Gezdiğin yerlerde ara bulasın

Sahba olup daim Kevser dolasın

Sakla sırrını kim settar olasın

Çek çevir kendini kâr meydânıdır.

 

Ne diyeyim, şu erkânı kurana

Yuf çekerler bu meydanda yalana

Üçyüz altmış merdiveni bilene

Kör meydanı değil, gör meydânıdır.

 

Abdal Mûsa aydur, gerçek er isen

Ali’yi sevene muhib yâr isen

Hakk’ın didârını görem der isen

Urganı boynunda dar meydânıdır.

www.odkan-erdenay.com

Naklen: http://www.islamkutuphanesi.com/alevi_ansiklopedisi/ozanlar_siirler/abdal_musa_sultan.htm#_ftn10

 
  03.11.2009'dan beri 31981 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol